Hamaney Sonrası İsrail Senaryosu: Rejimi Halefsiz Bırakmak
ANALIZ II THE CRITIQUE TIMES
Doç.Dr.Mehmet ÇELİK
6/21/2025
Hamaney Sonrası: Rejim Dağılacak mı Sertleşecek mi?
Doç. Dr. Mehmet ÇELİK …
İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının yeniden yoğunlaştığı bir dönemde, uzun süredir dile getirilen bir ihtimal tekrar gündeme taşındı: Ayetullah Ali Hamaney’e suikast. Bu kez senaryo yalnızca istihbarat raporlarında değil, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun açık beyanlarında yer buldu. Ancak böylesi bir operasyonun zamanlaması, amacı ve doğuracağı sonuçlar oldukça karmaşık bir stratejik tabloyu işaret ediyor.
Hamaney, İran’da yalnızca bir dini lider değil; aynı zamanda yürütme, yasama ve yargının üstünde konumlanan mutlak bir merci. Anayasal olarak “Velayet-i Fakih” ilkesiyle donatılmış bu makam, tüm devlet erklerini kendisinde topluyor. Dolayısıyla sadece Hamaney’in ortadan kaldırılması, rejimin çökmesi için yeterli olmayabilir. Bu noktada dikkatler, olası halefi olarak gösterilen oğlu Mücteba Hamaney’e çevriliyor.
İsrail güvenlik çevrelerinde dillendirilen temel kaygılardan biri de budur: Hamaney sonrası rejim, daha yumuşak bir yöne evrilmektense, Mücteba liderliğinde daha otoriter ve merkeziyetçi bir yapıya dönüşebilir. Bu nedenle olası bir saldırı senaryosunda, yalnızca mevcut liderin değil, ardında bırakabileceği yapının da hedef alınması gerektiği değerlendirilmektedir.
İsrail’in daha önce Hizbullah’a karşı uyguladığı strateji bu bağlamda örnek gösterilebilir. Örgütün yalnızca lider kadrosu değil, halef konumundaki isimler ve kilit aktörler de sistemli biçimde tasfiye edilmişti. Benzer bir yaklaşımın, İran özelinde de Mücteba’ya odaklanarak geliştirildiği anlaşılıyor.
İran iç siyasetinde halefiyet tartışmaları özellikle 2024 Mayıs ayında yaşanan helikopter kazası sonrası hız kazandı. Kazada Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile Dışişleri Bakanı ve beraberindekiler hayatını kaybetti. Reisi, Hamaney’in en güçlü halefi olarak görülüyordu. Ölümünün ardından gözler Mücteba’ya çevrildi ve kamuoyunda, kazanın arkasında onun olduğu yönündeki iddialar geniş yer buldu.
Geçtiğimiz yıl, İran’ın anayasal organlarından biri olan ve dini lideri seçme yetkisine sahip Uzmanlar Meclisi’nin, Mücteba’nın da aralarında bulunduğu üç kişilik bir “gizli halef listesi” oluşturduğu iddia edildi. Meclisin, miras yoluyla iktidar devrini İslami açıdan uygun görmemesine rağmen bu tür bir listeye yönelmesi dikkat çekiciydi. Bu süreçte Mücteba’nın “Ayetullah” rütbesine yükseltilmesi, liderliğe geçişte meşruiyet zemini oluşturma çabası olarak yorumlandı.
Mücteba Hamaney, 56 yaşında, evli ve iki çocuk babası. Meşhed’de doğmuş, ardından ailesiyle Tahran’a taşınmış; seçkin bir eğitim hayatı sonrası İran Ordusu’na katılarak İran-Irak Savaşı’nda görev almış bir isim. Güvenlik aygıtında etkili olan isimlerle yakın ilişkiler kurduğu biliniyor. Basij güçleri üzerindeki etkinliği, Kasım Süleymani ile olan bağları ve Devrim Muhafızları içerisindeki pozisyonu, onu fiilen sistemin içinde etkili bir figür hâline getirmiştir.
Mücteba’nın çevresinde yer alan isimlerden biri, 2023’e kadar Devrim Muhafızları İstihbarat Teşkilatı’nın başında bulunan Hüseyin Taib. Çocukluk arkadaşı olan Taib’in, Mücteba’nın liderliğinde etkili bir rol üstlenmesi bekleniyor. Bu yapı, sistemin güvenlikçi kanadının, Hamaney sonrası süreçte Mücteba etrafında kenetleneceğini düşündürmektedir.
Ancak bu geçişe yönelik rejim içinden yükselen sessiz bir muhalefet de söz konusudur. Mücteba’nın dini liderliğe geçişinin, babasının politik çizgisinin aynen devamı anlamına geleceği ve bu durumun içerde yeni bir kırılmaya yol açabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmaktadır. Rejimin baskıcı yöneliminin artması, bazı çevrelerde darbe ihtimalini dahi gündeme taşımıştır.
Hamaney sonrası senaryolar yalnızca siyasi elitler arasında değil, toplumsal düzeyde de önemli gerilimler doğurabilir. İran, çok aktörlü ve çok katmanlı bir yapı sergilemektedir. Hatemi, Laricani ve Rafsancani gibi hanedanlar, ulema çevresi ve reformist siyasi gruplar sürecin başka yönlendiricileridir. Ayrıca etnik ve mezhebi kimlikler de bu denklemde etkili olacaktır. Ahvazî Araplar, Kürtler, Azerîler ve Beluçlar gibi gruplar arasında alternatif siyasal taleplerin yükselmesi mümkündür. Özellikle Huzistan gibi stratejik ve petrol zengini bölgelerdeki ayrılıkçı talepler, sadece İran iç siyasetini değil, bölgesel dengeleri de etkileyebilir.
İsrail ve ABD’nin mevcut durumda Hamaney’i doğrudan hedef alacak bir suikast planını devreye koymadığı, ancak bu senaryonun tamamen gündem dışı kalmadığı görülmektedir. Katar ve Umman’ın arabuluculuğunda yürütülen diplomatik süreçler, rejimle kısıtlı da olsa bir müzakere zeminini koruma çabasına işaret etmektedir. Ancak diplomatik süreçlerin Tahran’a zaman kazandırmaya dönük bir taktik olarak görüldüğü yönünde yorumlar da yapılmaktadır.
Son haftalarda Hamaney ve ailesinin, Tahran’ın kuzeydoğusunda bulunan Levizân bölgesindeki yeraltı sığınağına taşındığı bilgisi kamuoyuna yansımıştır. İran International’a göre, Nisan 2024’teki İsrail saldırıları sırasında Hamaney burada saklanmış ve yanında yalnızca oğlu Mücteba bulunmuştur. İsrail Hava Kuvvetleri’nin bu bölgeye yönelik operasyonlarının, yalnızca askeri hedefleri değil, doğrudan dini liderliği de uyarı kapsamına aldığı düşünülmektedir.
ABD, İsrail ve Batı kamuoylarında hâkim olan görüş, İran’daki karar vericilerle sınırlı da olsa bir mutabakat zemininin korunması gerektiği yönündedir. Ancak Hamaney ve ardından gelmesi beklenen Mücteba için olası bir suikast senaryosu, hâlâ masada durmaktadır.